Karşınızda... Leysi Su ve Pelin Kan...

Karşınızda... Leysi Su ve Pelin Kan...

20 Ekim 2016 Perşembe

Karşınızda Leyzi Su ve Pelin Kan

Biz Kimiz ?

Ben Leyzi Kum Su Can Witt... Kısaca "Leyzi Su"
İşte bu resimde gördüğünüz küçük parmak kızım ben. Seyahat etmeyi çok severim. 
Bir gün karar verdim dolaşmaklara çıkmaya, aldım sırt çantamı düştüm yola.
Çok yerlere gittim ama, bir gün birde bakmışımki kendini bir anda Güney Afrika'da Cape Town'da bulmuşum. 
Nasıl gittim sormayın, uçağa kaçak bindim. Aradan kaçtım. Arka galleye yani mutfağa yerleştim. Çok çekmece var orda. En az kullananlardan birine girdim yatağımı yaptım. Ohh değmeyin keyfime.
Çok maceram var benim, anlatıcam yazılarımda. Ama Cape Town niye önemli biliyor musunuz ?
Ben orda Pelin Kan ile tanıştım... Birbirimizi çok sevdik ve artık birlikte dolaşmaklara karar verdik.
İşte bu sayfalarda bizim maceralarımzı okuyacaksınız.

Ben de Pelin Kan... Sadece Pelin Kan...
Bende bir kız çocuğuyum ama Leyzi Su'dan tek farkım ben Pelikan'ım. Zaten Leyzi en çok benim gagamdaki keseyi sevdi. Oraya yerleşti ve dolaşmaklara başladık. Sormayın, ben aslında Peru Pelikan'ıyım ama bir gün uçtuk uçtuk, sonra Cape Town'dan geçerken herkesin Kalamar yediğini gördüm, hemen indim yere bende yedim ve yerken Leyzi Su ile tanıştım. Çok iyi anlaştık ve artık birlikte dolaşmaya karar verdik... İşte anlatacağız size nerelere gittik neler yaptık..

En Yakın Arkadaşlarımızdan Biri : ZİBİ

ZAPPIT IN THE ZIBI BIN...

Aslında Zibi Güney Afrika da yaşayan bir devekuşu. Ama her yerde herkese çöplerinizi çöp tenekelerine atmaları için "Zibi Says : Zappit in the Zibi Bin" diyor. Ne yapsın, kendine misyon edinmiş bu işi o. Ama herkes tanıyo onu... Korkuyolar ondan, çöpü başka yere atanı görürse hemen gagalıyomuş.
Bizde tanıştık çok iyi arkadaş olduk onla. Çok tatlı. 





9 Ekim 2016 Pazar

Montenegro yani Karadağ ve tabiiki Budva ve Kotor

Budva, Montenegro

Elbette Deniz, Yemek ve Güneş...

Baktık uzun zamandır dolaşıyoruz duruyoruz, dedikki biraz ense yapalım yani yatalım dinlenelim, denize girelim, yiyelim, içelim.

Leyzi zaten adı üstünde, bırak uyusun bütün gün. Pelin Kan'ın ise canına minnet, bol yemek, deniz daha ne istesin.

Bizim kahramanlar, atladılar İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan THY uçağına. 
Tarih ise 3 Eylül 2016. Aslına bakarsanız Karadağ için riskli bir iklim dönemi olmamasına karşın biraz sürprizler oldu tabikide..

Bizim kahramanlar Podgorica havalimanına yaklaşık 1 sa. 45 dakika süren keyifli bir yolculukla hemen geldiler. Küçücük bir havalimanı Podgorica. Hemencecik bavullar geldi ve bizim kafadarlar dışarı çıktılar. Şimdi sırada yaklaşık 65 km. uzaklıkta olan Budva'ya gitmek var. 

İki alternatif var ama bizim Leyzi ve Pelin Kan kolay yolu birazda pratik tercih etti, Havalimanı'nda bir taksici ile pazarlık edildi. 55 €'dan oluşan başlangıç fiyatı, 30 €'ya indi, ama taksi bir kişi ile paylaşıldı. Bir de unutulmamalı ki, yeni yapılan bir tünel var. Sozina Tunel diye geçiyor ve Podgorica ile Bar şehrini birbirine bağlıyor, yüksek dağları tırmanmaktan kurtuluyor ve yolu neredeyse 30 dakika kısaltıyor. Ancak tünelin geçiş fiyatı 10 € ve tabiki müşteriye ait. Taksi paylaşımlı olduğu için Leyzi ve Pelin Kan sadece tek yönü ödedi. Yani 40 € ya kalacakları otelin kapısına kadar geldiler ve böylece günü kaçırmamış oldular.

Eğer Havalimanı - Budva arasını otobüs ile gidecek olursanız ise, Havalimanı ile Podgorica otobüs terminali arası tek seçenek taksi ve 12 - 14 € arası tutuyor. Taksimetre ile gitmeniz tavsiye edilir. Otobüsün fiyatı 65 € kişi başı. Otobüs 1€ da bavul başına alıyor. Kısaca iki kişi ve iki bavul 27 - 30 € da otobüsle seyahate ödersiniz. Elbette eski yoldan gittiği için süre uzuyor neredeyse 2 saati buluyor. 

Apertments Boris, çok keyifli bir yerdeydi. Sahibi Snjezana teyze onları çok sevdi. İki katlı bir villanın zemin katı, 3 oda ve bir salondan oluşan tertemiz banyo ve donanımlı bir mutfağı, güzel bahçesi ve balkonu olan keyifli bir apart. Hemde Budva da şehrin içinde. Marketler 5 dakika, Old Town 7 dakika. Yani olabilecek en güzel yerde. Fiyatı ise gerçekten çok hesaplı. Özellikle Eylül gibi yoğun olmayan bir dönemde. 

Şimdi neler yapılır, gerçekten kaça mal olur, nasıl yerler, yaşanmışlıkları ile anlatalım.

Budva Plajları


Mogren Plajı : Burası hemen Old Town'un sonundaki Kale'nin yanından devam edilince şehir merkezinde yürüyerek gidilen çok keyifli bir plaj. Mogren 1 ve Mogren 2 olmak üzere iki koydan oluşuyor, kumu çok minik taşlardan oluşuyor ama ince kuma yakın denilebilir. Plajdan denize giriş, normal seviyede adım adım derinleşen şekilde. Çocuklar da keyif alacak durumda. Deniz berrak ve sıcaklığı çok güzel. Mogren 2 de yamacındaki dağın yapısından dolayı daha erken gölge oluyor. Burada iki şezlong ve bir şemsiye fiyatı 15 €. Plajdaki cafelerde çok zengin bir menü yok. Mogren 2 deki cafe daha iyi. Örnek olarak iki bira ve iki patates'e 12 € ödeyebilirsiniz. Leyzi ile Pelin Kan bu plajı pek beğendiler.


Jaz Plajı : Çok popüler ve büyük bir plaj olan Jaz'a şehir merkezinden ana cadde üzerindeki Mediteran Express minibüslerine binebilirsiniz. Her zaman yok, saatleri aşağıda. 

Fiyatı ise kişi başı yalnızca 1 €. Taksi ile gitmek isterseniz sabit ücret 5 €. Jaz çok güzel. Ancak Jaz dan dönüşte taksiciler kazıklamaya kalkıp fazla fiyat istiyorlar bilginize.
Çok büyük, bir çok kafe ve market var. İstediğinizi istediğiniz fiyata bulabilmeniz çok mümkün. Mogren'e göre daha ucuz. Burada ise iki şezlong ve bir şemsiye fiyatı 10 €. Yine minik çakıllardan oluşan ve keyifli bir şekilde derinleşen denizi muhteşem. Bizim kafadarların en sevdiği plaj burası oldu. 

Sveti Nikola Adası : Çok keyifli bir yer. Hawai olarak takma isimle adlandırılıyor. Sahilden motorlar kalıkıyor sürekli. Gidiş Dönüş kişibaşı 3 €. Sadece gidişte ödeme yapılıyor.
Denizi çok güzel ve pırıl pırıl. Tek dezavantaj sahiller ve deniz iri taşlardan oluşuyor ve deniz ayakkabısı olmadan biraz zor. Ancak görülmeye ve bir gün geçirilmeye değer açıkçası.
Çok fazla cafe veya ihtiyaçlarınızı karşılayacak market filan yok. Akşam 18.30 gibi şezlongları topladıklarında gitmeniz gerektiğini anlıyor ve son motorlardan birine dönüş için biniyorsunuz.
Burada da iki şezlong ve bir şemsiye fiyatı 10 €. 


Becici Plajı : Buraya sahilden yürüyerek gitmek mümkün. Yaklaşık 30 dakikalık keyifli bir yürüyüş yapıp Iberstar otelin hemen yanından sahile indiğinde Becici karşınızda. Olağanüstü bir plaj değil, herhangi bir özelliği yok. Ancak diğer plajlara göre daha ucuz. Market, cafe ve restoranlar var. 


Sveti Stefan : Burası açıkçası çok meşhur bir yer olarak adlandırılıyor ancak, bize herhangi bir özelliği yok gibi geldi. Çünkü sadece karşınızda adayı görüyorsunuz. Adada otel olduğu için sadece otel müşterileri girebiliyor. Siz sadece adanın karşısındaki küçük koyda denize girebiliyorsunuz ancak, tam kazıklayıcı bir durum.
Çünkü uyanıklar, adanın karşısı olduğu için sezlongları sıraya göre sınıf sınıf ayırmışlar. 2 şezlong ve 1 şemsiye, en ön sırada olursa 30€, 2. ve 3. sırada olursa 20€, 4. ve 5. sırada olursa ise 15€. Budva da en ahalı, snob ve kazık yer. 
Hatta şezlongların olduğu bölgeye havlunuzu serip plaja otursanız dahi gelip çıkarıyorlar. Böyle bir uygulama Budva da başka hiçbir yerde yok. Hemen şezlong alanının yanında halk plajı bölümü var orada havlunuzu yayabiliyorsunuz.
Buraya da 1.5€ kişibaşı ödeyerek midibüsler ile gidiyorsunuz.
Ancak kesinlikle bir günü kaybetmeye değecek bir yer değil, denizinde yada plajında özel bir şey yok.

Budva'da Yemek

İşte en hassas ve en güzel noktaya geldik : Yemekler ve restoranlar
Bir yemek meraklısı ve biraz anlayan biri olarak en başarılı bulduklarım başta Tropica ve Jadran Kod Krista.
Kale içinde de keyifli kafeler var. Kalenin hemen yanında yer alan Mozart Cafe'yi ise pek beğenmedik açıkçası. 
Jadran'ın hemen arkası olan Harley Davidson bar ve kafe çok keyifli ve eğlenceli.
Ancak kaliteli müzik ve ortam için Kale içindeki Citadel akşam için mutlaka denemeli. 
Genelde biralar 2 - 3 € civarı. Mojito gibi kokteyllerde 7 - 8 € civarı. İçki genelde ucuz.
Aşağı yukarı fiyatlar aynı. Mükellef iki kişilik yemek ve içki ortalama 30-35€ civarı. Mükellef ötesinde tıka basa ve abartılı iki kişilik yemek ve içki ise 40 - 45€ civarı. Porsiyonlar büyük. Örnekler ve açıklamalar şöyle :

Kale içinde iki kişilik böyle bir et ve peynir tabağı ve 
yarım litre şarap ile beraber sadece 22€ 


 Tropico'da veya Jadran'da 250 g. 
Kalamar ızgara veya kızartmada yapıyorlar, porsiyonu 10€. 
Çok lezzetli ve ucuz bize göre


300 g. Black Risotto, porsiyonu 9€. 
Çok lezzetli ve ucuz bize göre

Vazgeçilmez 300 g. Pljeskavica. Nefis bir lezzet. Sadece 8€

Bir balkan klasiği 300 g. Cevabi köfte. Sadece 7€

Jadran'da Midye çeşitleri 600g. 12€ civarı


Montenegro yani Karadağ ve tabiiki Budva ve Kotor

Budva, Montenegro

Elbette Deniz, Yemek ve Güneş...

Baktık uzun zamandır dolaşıyoruz duruyoruz, dedikki biraz ense yapalım yani yatalım dinlenelim, denize girelim, yiyelim, içelim.

Leyzi zaten adı üstünde, bırak uyusun bütün gün. Pelin Kan'ın ise canına minnet, bol yemek, deniz daha ne istesin.

Bizim kahramanlar, atladılar İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan THY uçağına. 
Tarih ise 3 Eylül 2016. Aslına bakarsanız Karadağ için riskli bir iklim dönemi olmamasına karşın biraz sürprizler oldu tabikide..

Bizim kahramanlar Podgorica havalimanına yaklaşık 1 sa. 45 dakika süren keyifli bir yolculukla hemen geldiler. Küçücük bir havalimanı Podgorica. Hemencecik bavullar geldi ve bizim kafadarlar dışarı çıktılar. Şimdi sırada yaklaşık 65 km. uzaklıkta olan Budva'ya gitmek var. 

İki alternatif var ama bizim Leyzi ve Pelin Kan kolay yolu birazda pratik tercih etti, Havalimanı'nda bir taksici ile pazarlık edildi. 55 €'dan oluşan başlangıç fiyatı, 30 €'ya indi, ama taksi bir kişi ile paylaşıldı. Bir de unutulmamalı ki, yeni yapılan bir tünel var. Sozina Tunel diye geçiyor ve Podgorica ile Bar şehrini birbirine bağlıyor, yüksek dağları tırmanmaktan kurtuluyor ve yolu neredeyse 30 dakika kısaltıyor. Ancak tünelin geçiş fiyatı 10 € ve tabiki müşteriye ait. Taksi paylaşımlı olduğu için Leyzi ve Pelin Kan sadece tek yönü ödedi. Yani 40 € ya kalacakları otelin kapısına kadar geldiler ve böylece günü kaçırmamış oldular.

Apertments Boris, çok keyifli bir yerdeydi. Sahibi Snjezana teyze onları çok sevdi. İki katlı bir villanın zemin katı, 3 oda ve bir salondan oluşan tertemiz banyo ve donanımlı bir mutfağı, güzel bahçesi ve balkonu olan keyifli bir apart. Hemde Budva da şehrin içinde. Marketler 5 dakika, Old Town 7 dakika. Yani olabilecek en güzel yerde. Fiyatı ise gerçekten çok hesaplı. Özellikle Eylül gibi yoğun olmayan bir dönemde. 

Şimdi neler yapılır, gerçekten kaça mal olur, nesıl yerler, yaşanmışlıkları ile anlatalım.

Budva Plajları

Mogren Plajı :
Burası hemen Old Town'un sonundaki Kale'nin yanından devam edilince şehir merkezinde yürüyerek gidilen çok keyifli bir plaj. Mogren 1 ve Mogren 2 olmak üzere iki koydan oluşuyor, kumu çok minik taşlardan oluşuyor ama ince kuma yakın denilebilir. Plajdan denize giriş, normal seviyede adım adım derinleşen şekilde. Çocuklar da keyif alacak durumda. Deniz berrak ve sıcaklığı çok güzel. Mogren 2 de yamacındaki dağın yapısından dolayı daha erken gölge oluyor. Burada iki şezlong ve bir şemsiye fiyatı 15 €. Plajdaki cafelerde çok zengin bir menü yok. Mogren 2 deki cafe daha iyi. Örnek olarak iki bira ve iki patates'e 12 € ödeyebilirsiniz. Leyzi ile Pelin Kan bu plajı pek beğendiler.


Jaz Plajı : Çok popüler ve büyük bir plaj olan Jaz'a şehir merkezinden ana cadde üzerindeki Mediteran Express minibüslerine binebilirsiniz. Her zaman yok, saatleri aşağıda. 

Fiyatı ise kişi başı yalnızca 1 €. Taksi ile gitmek isterseniz sabit ücret 5 €. Jaz çok güzel. Çok büyük, bir çok kafe ve market var. İstediğinizi istediğiniz fiyata bulabilmeniz çok mümkün. Mogren'e göre daha ucuz. Burada ise iki şezlong ve bir şemsiye fiyatı 10 €. Yine minik çakıllardan oluşan ve keyifli bir şekilde derinleşen denizi muhteşem. Bizim kafadarların en sevdiği plaj burası oldu. 

Jaz Plajı : Çok popüler ve büyük bir plaj olan Jaz'a şehir merkezinden ana cadde üzerindeki Mediteran Express minibüslerine binebilirsiniz. Her zaman yok, saatleri aşağı

20 Ağustos 2015 Perşembe

Bizim Croatia ay pardon Hırvatistan Seyahatimiz... hahahayytt

Hep Birlikte Crotia...

Zagreb ve Dubrovnik
Biz gezmelere karar verdik ya... 
Baktık mevsimlerden yas... 
Pelin Kan tutturdu off off kuyruğumuz güzel bir denize sokmam lazım diye. Ay ne yapsak ne etsek bu seferde Leyzi Su yer beğenmez. En iyisi bizu iki kafadar karar verdik. Çok güsel bir yere gitmekler lasım dedik.
Hırvatistan da karar kıldık çünkü oralarda çok güzel denizler var. Bir de Pelin Kan'ın en sevdiği yemek olan KALAMAR BALIĞI ve Leyzi'nin çok sevdiği DEV HAMBURGER ler var. 
Sormayın, bis her zamanki gibi havalimanına gelmik ama duty free yi çok sevdiğimis için ve özellikle Pelin Kan balık kokmayayım diye bütün kokuları denemeye kalkınca az daha uçağı kaçırıyorduk, son anda uçağa binilen kapıya gittik ama ordaki amca onlara çok kızdı, almıyorum sizi otobüs kalktı dedi. 

Hemen Leyzi Su, Pelin Kan'ın üzerine bindi, uçarak otobüsten önce uçağa gittik. Hostes abla bisi aniden karşısında görünce elindeki bardakları düşürdü sonra da çok kısdı bize gidin en arkaya oturun sesiniz çıkmasın dedi. Bisde gittik oturduk. 

Hostes abla sonra geldi yanımısa hadi sizi çok sevdim ben çok sevimlisinis gelin size yemek hazırlıyım dedi. Ay bu sefer tutturdu Pelin Kan boynuma peçete istiyorum diye, kalktı gitti uyuyan birinin üzerinden çaktırmadan battaniye yi aldı. Boynuna doladı peçete yaptı. Leysi Su laf ediyo ama kendisi de parmakları ile makarnayı yerken her yeri salça içinde kalınca koltuğun kafalığındaki örtüyü zar zor çekip ağzını sildi.

Neyse geldik sonunda Zagreb'e. E paramısda yok ilk durak olan Dubrovnik e gidelim ama en ucus nası gitcez. Baktık otobüsler kalkıyormuş en indirimlisinden bilet aldık. Biras Zagreb de çevreyi dolaştık sonra bindik otobüse uzun bir yolculukla sabahın bir köründe geldik Dubrovnik lere. Tutturdu Leyzi Su acıktımda acıktım diye hiç bir yer açılmamış söylendi durdu. Neyse.. yedik bişiler.. sonra akşam yemeğinde sahildeki restoranlardan birinde muhteşem kalamarlardan yedik. Bisim ülkemise göre çok ucuz hemde bakın üstüne böyle bir gün batımı manzarası var...


DUBROVNIK'TE ROMANTIK GUN BATIMI SAHNESİ...


Şimdi devam edelim... Paramıs yok ya Dubrovnikte biraz harçlığa ihtiyacımız oldu. Ne yapalım diye düşünürken birde baktık ki adamın biri omuzunda bir sürü papağan kardeşle dolaşıyo onları turistlerin omzuna koyup para alıyo. Birden ve ansızın aklımıza geldi, bisde Pelin Kan'ı insanlara sevdirip para alalım diye. Pelin Kan'ın uçaktan aldığı battaniyeyi yere serdik, Pelin tam ortasında durdu insanlar geldi onu sevip para verdi. Böylece biz bir sonraki adımımız olan Mjlet adasına gidebilecek paramısı toparlamış olduk.

Mjlet Adası
Evet.. Dubrovnikten sonra ilk adımımız Mjlet adası.. Oraya Dubrovnik'ten Deniz Otobüsü kalkıyor. G&V Line şirketinin Nona Ana ve Paula dije aşağıdaki gibi Deniz Otobüsleri var. Ama bir sorunumuz vardı. Ciddi bir kuyruk bir de baktık ki..
 NONA ANA DENİZ OTOBÜSÜ

 TARİFE TABLOSU

İŞTE BUDA ÇOK KUYRUK...

Bilin bakalım bu kuyruğu nasıl aştık. Tabiiki etkili bir takım çalışması. Leyzi Su, Pelin Kan'ın kesesine girdim. Havalandı Deniz Otobüsünün öbür tarafına konduk ve oradan içeri sıvıştık. Ama Pelin Kan'ın kesesinde börekçiden aldığı unlu börekler hala durduğu ve bunu da Leyzi Su'ya söylemediği için keseden çıktığında unlu balığa benziyordu...
Geldik sonunda Mjlet adasına. Biraz size görüntüler eşliğinde anlatalım Mjlet adasını..
DENİZ ÇOK AMA ÇOK TEMİZ

 MJLET IN GENEL GÖRÜNÜŞÜ

 ÇOK GÜZEL DENİZLER, BAKİR PLAJLAR

İŞTE BURASI ÖNEMLİ : LEYZİ SU'NUN UYUDUĞU ARABA
Leyzi Su için uyku çok ama çok önemli, bu nedenle öğleden sonra uykusu gelince bu abla ile kanka oldu. Sonra arabasının arkasındaki minik koltuğa yatak yaptı ve kendine havadar bir uyku çekmek için arabanın arka koltuğuna bir güzel yerleşti...

Mjlet adası bir çok gizli cennet barındırıyor. Hemen limandan kiralayacağınız küçük araçlar, ki biraz elinizi çabuk tutmalısınız araçlar hızlı tükeniyor, düşük bütçelerle Mjlet'i gezmenize imkan tanıyor. Mjlet bakir ve muhteşem plajlarının yanında çam ormanları ile kaplı nefis bir havaya sahip. Hırvatistan seyahatinizde bu adada bir gününüzü ayırmanızı tavsiye ederiz.

Korcula Adası
Leyz, Su ve Pelin Kan Marco Polo'nun adası olan Korcula'ya doğru işte bu kocaman feribotla yola çıktılar.
Elbette feribota binmek onlar için hiçte zor olmadı. Aynı taktiği yine uygulardılar ama bu sefer geminin Kaptanı'na yakalandılar. Kaptan amca onlara bakıp kahkalarla güldü. Sonra onları bu güzel geminin kaptan köşkünde ağırladı. 
İki haylaz adaya ayak basar basmaz hemen kendi boyutlarına göre bir araba kiralamaya karar verdiler ve seçimlerini yaparken elbette Leyzi Su arkasında rahat yatak yapıp yapamayacağına baktı. Ve işte kiraladıkları küçük araba:
Küçük arabaları ile yola çıkan iki haylaz adayı keşfetmeye başladılar. İlk olarak çok merak ettikleri Marko amcalarının evini ziyaret ettiler ve kendilerine anı fincanı aldılar.
 MARCO POLO'NUN EVİ ve ANI DÜKKANI
Marko amcalarının evini ziyaret eden haylazlar arabalarını park edip limanında bulunduğu merkezde yürüyerek gezmeye karar verdiler ve bakın nelere rasladılar
Limandaki küçük pazardan küçük bir görüntü hemen aşağıda, sonrasında ise sırası ile Korcula'nın ara sokaklarından görüntüleri ve en sonda da Korcula Kalesini görebiliyoruz.
Bu arada ah bir bilseniz, paraları yine biten Leyzi Su ve Pelin Kan, pazarda alış veriş yapanların ürünlerini taşımalarına yardım ederek harçlık çıkardılar. Nasıl yaptıklarına gelince, Pelin Kan kesesinde taşıdı insanların ürünlerini... Pelin Kan işte...
 

Artık iyiden iyiye yorulmuş olan iki kafadar, önce minik arabaları ile adanın diğer tarafınıda gezdikten sonra, önce adanın batısından aşağıdaki muhteşem gün batımını seyrettiler, sonra yeniden Limandaki restoranlara gelip, en sevdikleri yemek olan Kalamarı pazardan kazandıkları para ile afiyetle yediler.
En son olarakta arabalarını sesszi bir parka çekip güzel bir uykuya daldılar. Sabah çamların arasında kuş sesleri ile erkenden uyanıp arabalarını kiralamacı amcaya teslim edip onları Hvar adasında görütecek gemilerine bindiler ve Morco amcanın güzel adası Korcula'ya son bir de uzaktan bakıp size de aşağıda göstermek istediler.

Hvar Adası
Korcula'dan yola çıkan iki kafadar Hvar adasının en önemli merkezleri olan Stari Grad'a sabahın ilk ışıkları ile ulaştılar. Çok beğendiler bir sürü sokak satıcısı alışveriş yeri vardı hemen iner inmez gittikleri merkezde gördükler. Modern ve temiz yapısı ile çok beğendi bizim haylazlar orayı. Çok sesszi ve huzurlu buldular. 
En çok sevdikleri yemek ise Hvar'ın ünlü Kalamar'ı. Zeytinyağı ile yöresel bir ızgarada pişiriliyor. Hatta içine salatalık konduğu için Leyzi Su, Hvar adasının Hıyar'lı Kalamarı diye isim taktı.
Aşağıda bir sürü karışık resim var. Hepsi Hvar adasından genel görünüşler, bizim iki kafadar ortalıkta gezinmektense yine Kalamar yemeğe devam ettiler.

Ve sonunda iki kafadar, yukarıdaki resimde görülen keyifli bir tur teknesine binerek kendilerine göre Hırvatistan'ın en muhteşem yeri olarak düşündükleri, kocaman hamburger ve dev kalamarları yiyecekleri Brac adasına doğru yola çıktılar

Brac Adası
Küçük gezinti gemileri ile dolaşa dolaşa keyifli bir yolculuk yapan kafadarlar hem güneşlendi hem rüzgarlandı hemde keyif yaptı. En sonunda Brac adasının merkezi ve muhteşem yeri Bol'a ulaştılar. Supetar'dan önce hevesle Bol'a gitmelerinin en büyük nedeni ise dünyaca ünlü Zlatni Rat plajında keyif yapmak istemeleri elbette. Keyif haylazları bunlar. 
Bol merkezinde en önemli yer Zlatni Rat. Çünkü orman parkının içerisinden Bol'un merkezinden batıya doğru 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılıyor. Hemen aşağıda Zlatni Rat'ı genel olarak görebilirsiniz
ZLATNI RAT
Önemli olanları bizim iki kafadar açısından incelemek lazım. Bir kere en çok sevdikleri şey merkezin doğu tarafında doğru yürürdüklerindeki balık restoranlarında yedikleri kocaman porsiyonlu Kalamarlar. Ayrıca bu plaja yani Zlatni Rat' yürürken orman içerisindeki cafelerde kocaman kocaman hamburgerler yiyiyorlar. Keyifleri yerinde yani, işte haylaz Leyzi Su ile muzur Pelin Kan'ın çektiği fotoğraflardan seçmeler.


BOL'un Yüksekten Genel Görünümü
Leyzi Su ve Pelin Kan'ın çok sevdiği Kalamar'ların Avlanma Teknesi
Bol iskelesinin tam karşısı
İlk Karşınıza çıkan Yönlendirmeler
Bol turu yaptıran trencik
Leyzi Su ve Pelin Kan'ın favori yeri : PEKARA yani FIRIN
Özellikle yeni çıkmış Böreklere bayılıyorlar...
BOL Liman Feneri
Çok Nefis Kalamar pişirilen keyifli Restoranlardan birisi
BOL'da Meyve Sebze Bol
(Pelin Kan pek ilgilenemedi ama...)
Müthiş Kaktüsler
(Pelin Kan ve Leyzi Su tırmanmaya çalışırken üzerine oturdular yanlışlıkla..:) )
BOL'daki minik Balıkçı Barınağı
Ve Dönüş Yolu...
Her güzel şeyin bir sonu varmış... Leyzi Su ve Pelin Kan için artık dönme vakti gelmişti. İki kafadar Bol'dan Brac adasının diğer merkezi olan Kuzey'deki Supetar'a otobusle gidip oradan bir gemiye atlayıp Split'e, Split'ten de Zagreb'e yine otobüsle ulaştı. Zagreb'den uçaklarını sıvışıp evelerine geldiler. Çok yoruldukları için patilerini ılık suya sokup dinlendiler. Ve hemen bir sonraki seyahatlerini planlamaya başladılar...